Kadın da bazen böyledir.
Bir gün konuşmayı bırakır. Bir gün gitmeyi seçer, çünkü kalmak artık kendine eziyet gibi gelir. Ve bir gün anlar ki, uzaklaşmak aslında kaçmak değildir. Bazen sadece, iyileşmek için gerekli bir moladır.
Toplum, kadının sessizliğini hep yanlış okur. “Soğudu.” derler. “Eskisi gibi değil.” derler. Oysa o, sadece kabuğunu onarıyordur. Belki bir hayal kırıklığından, belki de kendine duyduğu kırgınlıktan sonra…
Çünkü kadın kırıldığında bağırmaz. Toplumun öğretisi budur: “Güçlü ol.” Ama kimse söylemez; güçlü olmanın bedeli bazen duvar örmektir.
Belki de bizler, sessiz olunması istenen ama sessizliğin yanlış anlaşılmasından en çok yanan nesiliz.
Bir gün sadece susmak istiyoruz, açıklamadan, anlatmadan, savunmadan.
Kadın bazen geri çekilir çünkü her dokunuş sızlatır.
Ama o sessizliğin içinde bir şey filizlenir: kendine dönüş, kendiyle yeniden tanışma…
Belki uzaklaşmak, aslında kendine dönmenin en zarif yoludur.
Çünkü bazen en büyük cesaret, birilerine “kal” demek değil, kendine “artık yeter” diyebilmektir.
Bazı kadınlar gitmez, sadece sessizce kendine döner.
Bu yazı, uzaklaşmayı seçen ama aslında kendine dönen bütün kadınlara…
Gücün bazen gitmekte, bazen sadece susmakta gizli olduğunu hatırlatanlara…
Sen eksilmedin. Sadece kendini duymayı seçtin.